Arama

Harikalar Yaratan Çakırcalı Mehmet Efe'nin Hikayesi

1 yıl önce

Pek çok kaynakta 1872 yılında doğduğu bahsedilen Çakırcalı Ahmet oğlu Mehmet, Türkiye Cumhuriyeti Nüfus idaresine göre 1871 yılında, annesi merhum Hatice, babası Merhum Çakırcalı Ahmet Efe olarak Ödemiş’in Ayasuret, şimdiki adıyla Türkönü köyünde dünyaya gelmiştir. Bildiğimiz kadarıyla 2 evliliği bulunmakta ve bunların isimleri Iraz ve Fatma’dır.

Çakırcalı Mehmet Efe Kimdir?

Pek çok kaynakta 1872 yılında doğduğu bahsedilen Çakırcalı Ahmet oğlu Mehmet, Türkiye Cumhuriyeti Nüfus idaresine göre 1871 yılında, annesi merhum Hatice, babası Merhum Çakırcalı Ahmet Efe olarak Ödemiş’in Ayasuret, şimdiki adıyla Türkönü köyünde dünyaya gelmiştir. Bildiğimiz kadarıyla 2 evliliği bulunmakta ve bunların isimleri Iraz ve Fatma’dır.  

Eşkıyalar isimli eseri ile tanınan İngiliz iktisatçı ve tarihçi Erik Hobsbawn, eşkıyalık 4’e ayrılır diye belirtir. Bunlar; Sosyal Eşkıya, Gerilla Gurupları, Öç Alanlar ve son olarak Haydut, çapulcu, adi hırsızlardır. Osmanlı’da ise bunu 2 grupta inceleyebiliriz. Bunlardan birincisi, kendi çıkarlarına düşkün ve işlediği adi suçlarla halka korku salan sınıf, bir diğeri ise, kendi çıkarlarının yanında yaşadığı toplumun çıkarlarını da gözeten, halkı koruyan ve kollayan Soylu, Erdemli Sosyal Eşkıya sınıfıdır.

Çakırcalı Mehmet Efe için Halil Dural’ın yazmış olduğu “Bize Derler Çakırca” isimli kitabında, Çakırcalı Mehmet Efe için zeki, haddinden fazla cesur, fedakâr, ciddi, dayanıklı ve aynı zamanda oldukça otoriter bir şahsiyet, bir önderdir diye tanımlamalarda bulunur.

Çakırcalı Mehmet babası öldüğünde 11 yaşında bir delikanlıydı. Yetim kalan Çakırcalıyı babasının dostu ve yatağı olan Hacı Eşkıya yetiştirdi. Bu esnada pek çok kez Hacı Eşkıya tarafından babasına kancıklık yapıldığı ve kandırıldığı hakkında telkinlerde bulunuldu. Bu sayede bir gün dağa çıkması ve eşkıya olması için ruhen ve bedenen bir talimi çocukluğundan beri almış olmaktaydı. Çakırcalı gençlik yıllarında Kara Veli’nin oğlu Kamalı Mustafa ile çok yakın arkadaşlık da kurmuştu. Beraber ayıngacılık yani tütün kaçakçılığı yapmaktaydılar. Reji idaresinin en çok çektirttiği yöredeki Türk tütün üreticileriydi. Bu sebeple yörede efelik ve zeybeklik yapan pek çok insanın ilkokulu tütün kaçakçılığı olagelmiştir. Bu sayede Madran, Karıncalıdağ, Bozdağ ve Aydın dağlarını avuçlarının içi gibi bilen zeybekler, gelecekte yaşayacakları dağları ezbere bilmekteydi. Tütün kaçakçılığı önemli bir okuldu.

 

Çakırcalı Neden Dağa Çıkma İhtiyacı Duymuştur?

Çakırcalının dağa çıkmasının arkasında pek çok sebep bulunmaktadır. Belki de en önemlisi Hasan Çavuş’a duyduğu öfke ve öç alma duygusudur. Ödemiş’ten Çakırcalı Ahmet Efe ve Salihli’den Bakırlı Mehmet Efe gibi çok namlı efeler 93 Harbi’ne katılmıştı. Savaş sonrası, Çakırcalı Ahmet kır serdarlığı devam ettiği sırada, tekrar dağa çıkmasın diye, 1883 yılında Aydın valisi Hacı Naşit Paşa’nın Boşnak Hasan Çavuş aracılığıyla asker kaçaklarını yakalamak bahanesiyle boğazını keserek öldürtmesi, Çakırcalı Mehmet Efe’nin içinde her zaman alınması gereken bir öç olarak kalacaktı ve nihayetinde öcünü alacaktı.

Başbakanlık Osmanlı Arşivi kayıtlarına göre, Dağların Kralı Çakırcalının ilk vukuatı bir nevi namus davasıydı. Onu kendi evladı gibi yetiştiren babalığı Hacı Eşkıya’nın karısı ile beraber kaçtığı yanlarında çalışan Kara Mustafa’yı Ödemiş’te yakalayarak bir gece uykuda boğazlarını keserek öldürdü. Bu olayın üzerinden hemen hemen 1 hafta kadar geçmeden Aydın Jandarma kuvvetlerinden Mustafa ve babasını da öldüren Boşnak Hasan Çavuş tarafından Selçuk’a bağlı Ayasuluk köyü yakınlarında yakalanarak İzmir cezaevine yargılanmak üzere sevk edildi.

Çakırcalı Mehmet’in avukatlığını tam bu sebepten Ödemiş Adliyesinden Bekir Behlül Bey üstlenmişti. 1898 yılında görülen davada Ağır Ceza Mahkeme Reisi Ulvi Bey tarafından delil yetersizliği sebebiyle Mehmet’le beraber ona yardımcı olan Hacı Mustafa ve Çoban Mehmet salıverildi.

Efe, kayınbiraderi ve kızanı Çoban Mehmet ile beraber 3 yıl tutuklu kaldığı İzmir Cezaevinden çıktıktan birkaç gün sonra yaşamı boyunca çektirdiği tek fotoğrafını yine İzmir’de çektirmiştir.

Mehmet cezaevinden çıktıktan sonra yayılan ve Boşnak Hasan Çavuş’un da kulağına gelen söylentiye göre, Çakırcalı babasının intikamını almayı kafasına koymuştu. Bu söylenti tüm vilayette kulaktan kulağa yayılmaktaydı ve yılların eşkıya takipçisi Hasan Çavuş çok iyi biliyordu ki, bir eşkıya en kolay dağa yeni çıktığı zaman ortadan kaldırılırdı.

Çakırcalı sözünde durmuş dağa çıkmaya karar vermişti. Yanında, Hacı Mustafa, Deveci Kara Hüseyin oğlu Mehmet, Çoban Mehmet ve Harmancıoğlu Koca Ahmet’ten oluşan 5 kişilik çetesiyle dağa çıktı ve bunu ilan etti. Fakat Çakırcalı ses getirecek bir hamle gerçekleştirmek, namını duyurmak ve özellikle Boşnak Hasan Çavuş’un üzerine gelmesi için çok büyük bir iş yapmalıydı ve sonunda babasının eski düşmanı, yöre halkına zulmeden ve halkı neredeyse canından bezdiren Mustafa Ağa’yı gasp ederek 1200 Lira tutarında parasını ele geçirdiler. Ve bu haber gerek Aydın’a gerekse İzmir’e bomba gibi düşmüş ve Çakırcalıyı takip oldukça önem kazanmıştı.

1901 yılı Çakırcalı Mehmet için intikam ile dolu bir yıl olmuştur. Almanya Göttingen Üniversitesinde Türkolog olarak görev yapan Ord. Prof. Enno Littmann’ın 1915 yılında Berlin’de bastırdığı Efe’yi öldüren birlikten İbrahim Çavuş’tan derlediği kitaptan alınan bilgilere göre Çakırcalının peşindeki Hasan Çavuş ve Mülazım Hüsnü Bey ile birlikte 85 adet asker, Ödemiş’in Kaymakçı köyü mezarlığının yakınlarında Efe’ye pusu kurdular. Bu pusudan sağ çıkan Çakırcalı Mehmet, Boşnak Hasan Çavuşu öldürmüş ve Mülazım Hüsnü Bey’i de istemeden de olsa vurmuştur. Çakırcalı yine aynı yıl içerisinden kendi ismini kullanan ve halkın ırzına, namusuna ve mallarına göz koyan bir Arnavut çeteyi de yakalayarak diri diri yakmıştır.

İstanbul Hükümeti İle Çakırcalı Mehmet Efe Arasında Yaşanan Gelişmeler Nasıl İlerledi?

Çakırcalı bölgede ipleri iyice eline almış ve Saray için bir baş belası haline gelmiş durumdaydı. İstanbul Hükümeti ve Saray bu durumun bir an önce sonuca ulaşmasını istemekteydi. Merkezi otoritenin zayıflaması, eşkıya grubunun affedilmesi bir nevi bölgede hükümetin savaşı kaybettiğinin işareti anlamına geliyordu. Durum git gide daha kötü bir hale geldiğinden dolayı Vali Kâmil Paşa, Sadaret makamına bir telgraf gönderdi ve bu telgrafta “çetenin takibinde başarıya ulaşılmadığı ve bu sebepten ötürü çetenin Aydın vilayeti dışında bir yerde iskân edilerek, affedilmesi gerektiği bildirildi. Bu sebeple Çakırcalı ve zeybekleri için derhal silahlarını bırakmaları halinde affedileceklerini, Şam, Halep ya da Diyarbakır’da iskân edileceklerini Efe’nin ailesine bildirdiler. Takibi bu teklif Çakırcalı için kesinlikle yeterli değildi ve Efe bu teklifi kesin olarak reddetti. Af girişimlerinin başlaması bir şekilde pazarlık kapısını da açmıştı. 22 kişiyi bir gece baskınında öldürerek, pazarlığın ve kendi koşullarının ne derece önemli olduğunu Saray’a bildirmek istedi. Eylemler öyle bir hal aldı ki, civar yörelerde oturan zenginler ve ağalar da mallarını mülklerini bırakarak İzmir’e yerleşmeye başladı. Efe’nin istedikleri açık ve netti.

Sonunda hükümet pes ederek bir görüşme talep etti. Efe şartlarını açık ve net bildirdi. Efe ve adamları hiçbir suçtan mükellef olmayacak ve tüm suçları affedilecek, adamları ve kendisi silahlarını asla bırakmayarak çeteyi dağıtmayacak ve Çine’nin Akçaova köyünde oturacaktı. Bu köye ve köyün yakınına hiçbir şekilde ne jandarma ne tahsildar hiç kimse gelmeyecek, vergiler bizzat Efe tarafından toplanacak ve hükümete teslim edilecek ve Yüze Çıkma töreni Birgi’de yapılacaktı. Ama en önemlisi bu affı bizzat Padişah, Affı Şahane ile yapacak ve başka türlü hiçbir af talebi kabul edilmeyecekti. Efe bir bakıma bölgenin yerel yöneticisi olarak kendini tayin etmişti.

Çakırcalı Bölgede Tek Hâkim miydi? Diğer Çeteler İle Arası Nasıldı?

Çakırcalı yüze iner inmez Aydın ve Ödemiş dağları tekrardan çete yuvası haine gelmişti. Bu fırsatı iyi değerlendirmek ve dağların hâkimi olmak isteyen Çakırcalının en büyük düşmanı Kamalı Mustafa, güpegündüz eylemler yapıyor, halktan ve zenginlerden insanlara zulmediyordu. Devlet, Kamalıyı uyardığı ve teslim olmasını aksi takdirde Çakırcalı tarafından takibine başlanacağını bildirdiği halde Kamalı bu uyarılara kulak asmıyor ve faaliyetlerine devam ediyordu. Çakırcalı ise devletten aldığı yetki ve efe olmanın avantajı ile Kamalı çetesini takibe başladı ve çok kısa zamanda kıskıvrak yakalayarak tüm çete üyelerini yok etti. Fakat Çakırcalı’nın yüze inmesinden rahatsız olan beyler ve ağalar da vardı. Bunlar ise Çamlıcalı Hüseyin’i kışkırtarak çete kurdurttular ve Çamlıcalı çetesi ilk iş olarak Çakırcalının kız kardeşini ve yeğenini öldürdü. Bu duruma hınçlanan Çakırcalı takibe başlasa da ilk başlarda başarılı olmadı ve birkaç önemli adamını bu pusularda kaybetti. Çamlıcalı Hüseyin her ne kadar Çakırcalıyı öldürme planı yapmış olsa da nihayetinde sonu Kamalı Mustafa’dan farklı olmadı ve Çakırcalının gazabından nasibini aldı.

Çakırcalı ile Yöre Halkının Arası Nasıldı?

Çakırcalı bildiğimiz gibi Türkmen bir aşirete bağlıydı. Türkmen bir çeteydi. Bölgedeki en önemli yatakları ve Çakırcalıyı besleyen insanların büyük çoğunluğu yine yöredeki Türkmen aşiretler ve yerleşimlerdi. Ayrıca Çakırcalının çok bilinen özelliklerinden biri de bölgede ele geçirdiği ganimetleri sadece kendisi ve adamları için harcamıyor, fakir kızlara çeyiz alıyor, fakir erkeklerin başlık paralarını veriyor, köylere çeşme, köprü gibi yapılar yaptırıyor, fakir halkı elinden gelince besliyordu. Böylece hem yöredeki insanları kendi yatağı yapıyor, inanılmaz bir istihbarat ağı oluşturuyordu.

Bozdoğan’a bağlı Yeniköy’de çok ilginç bir olay yaşandı. Dönemin gazetesi Köylünün aktardığına göre; 19 Nisan Pazar günü köyde okutulan bir mevlit “Allah Çakırcalı Efe’mizi takip kolları şerrinden, takip kurşunlarından, düşman şerrinden muhafaza buyursun, korusun” şeklinde dua ile bitmiş ve orada bulunan yüzlerce köylü Âmin diyerek bu duaya cevap vermişlerdi.

Takibi Çakırcalının gazabına uğrayan halk da vardı. Özellikle Arnavut ve Çerkez ahali Çakırcalının elinden çok çekmiştir. Aynı zamanda yörede halka zulmeden ağalar, beyler, toprak sahipleri de Çakırcalının gazabına uğraşmışlardı.

Çakırcalı, Baş kızanı Çoban Mehmet’e Ödemiş’in Balyanbolu nahiyanesine giderek ailesini görmesine izin vermişti. Alınan bir ihbar üzerine takip müfrezesi kumandanı Yüzbaşı Salih Bey köyü basarak Çoban Mehmet’in içerisinde olduğu evi ateşe vermişti. Yaralanmamak için dışarı fırlayan Çoban Mehmet’i ise kurşuna dizmiş ve Çakırcalı’nın en önemli zeybeğini öldürmüşü. Bu olayı duyan Çakırcalı yaklaşık 1 ay kadar sonra Kirali köyünü basarak Çoban Mehmet’i ihbar eden Kirali köyü muhtarı İbrahim Çavuş’un evini ateşe vererek dışarı çıkmasını sağlamış, muhtarın kendisini, karısını ve oğlunu kurşuna dizmişti. Çakırcalı kendisine yapılan öcü aynı şekilde almakta ustaydı ve ihbar suçunu asla ve asla cezasız bırakmıyordu.

Devlet Çakırcalının Takibinde Neden Başarılı Olamadı?

Öncelikle Çakırcalı 3 kez affedilip 4 kez dağa çıktığını biliyoruz. Her seferinde devlet inanılmaz inisiyatifler ve imtiyazlar tanıyordu Çakırcalıya. Çakırcalı bölgenin tek hâkimi konumundaydı. Çakırcalı 3. kez dağa çıktığında Kara Sait Paşa beraberinde 4000 müfreze ile Çakırcalıyı takip ediyordu. Çakırcalı önde, takip birliği arkada Ege Dağlarını geziyorlardı. Aydın’da artık Vali dayanmıyor, kimse Aydın Valisi olmak istemiyordu. İttihad ve Terakki’de Damat Ferit Paşa’nın da başı çok ağrıdı Çakırcalı sebebiyle. Fransa İzmir Başkonsolosu ülkesinde gönderdiği telgraflarda Hükümetin Efe’ye defalarca teslim olduğunu, başarısız komutanları sürekli bildiriyordu. Bunun yanında, İngiliz ve İtalyan Generaller, gazeteciler sürekli Çakırcalı ile görüşmek için bölgeye geliyor, bu ilginç eşkıyayı ülkelerine tanıtmak istiyorlardı. 2. Abdülhamid’in tahttaki 30. Yılı şerefine yapılan genel aftan tutun, 2. Meşrutiyet ilanına kadar hiçbir siyasi gelişme bölgede Çakırcalının isminin önüne geçemiyordu. Ve her seferinde Efe’yi kızdıracak bir gelişme yaşanıyor ve Efe dağa çıkıyordu. 4 kere bu olay tekrarlandı. İzmir’de İkiçeşmelik mevkiinde Yakup Ağa kod adıyla tütün bayiliği yapan Dr. Nazım Bey, İttihat ve Terakki için Çakırcalıyı yanlarına çekmek istemiştir ama Çakırcalı bir yandan da 2. Abdülhamid’e bağlı olduğunu ve siyasetten de anlamadığı için bu teklifi geri çevirdiğini de biliyoruz

Çakırcalının Güç Kaybetmesi Ne Zaman Başladı?

Çakırcalı adına görev yapan en önemli çeteler kesinlikle Kara Ali ve Tekelioğlu çetesiydi. 1909 yılına gelindiğinde Ödemiş’te Divan-ı Harb’te yargılanıp asılan Kara Ali çetesi, Kula yakınlarında bir çatışmada öldürülen Tekelioğlu çetesi ve Nazilli yakınlarında köylüler tarafından öldürülen Deli Ahmet çetelerini kaybetmesi Çakırcalının gücünün oldukça azalmasına sebep olmuştu. Yine Çoban Mehmet’in ailesini görmek için gittiği köyünde öldürülmesi Çakırcalının en önemli çetelerinin ve adamlarının birer birer yok olmasını sağlamıştı. Kuşçubaşı Eşref ve adamlarının Çakırcalının ailesine, akrabalarına ve mal varlığına saldırması sonucunda Çakırcalı artık eylemlerini oldukça fazla ve şiddetli hale getirdi. Muğla’ya giden postayı vuran Çakırcalı 595 bin kuruşluk bir ganimet ele geçirecek kadar eylemlerini büyütmüştü. Haliyle bu durum daha önce de dile getirilen fakat kabul edilmeyen 2. Meşrutiyet’e ters olduğu için uygulanmaya konmayan Örf-i İdare Kanunu’nun Aydın’da uygulanmaya başlaması da Çakırcalıya karşı alınacak önlemleri iyice ayyuka çıkartmıştı.

Türkmen – Çerkez Çatışması İçinde Çakırcalı Neredeydi?

Çakırcalı Türkmen’di. Ve en önemli destekçileri Türkmenlerdi. Fakat Çakırcalının takibine gönderilen tüm kumandanlar ya Arnavut ya da Çerkezlerdi. Kuşçubaşı Eşref, Albay Rüştü Kobaş, Ahmet Anzavur gibi isimlerin hepsi Çerkez’di. Ve Çerkez kumandanlar da Türkmen aşiretlere pek iyi niyetli davranmıyorlardı. Çok zalimce ve gaddarca davranıyorlardı. Çakırcalı da her seferinde Arnavut ve Çerkez çeteleri de askerleri de vuruyordu. Aslında bir nevi etnik bir savaşa dönüştü diye bir çıkarım yapsak yanlış ifade etmiş olmayız.

Ve Çakırcalının Hazin Sonu. Onu Ölüme Götüren Olay? Ölümü ve Sonrası.

Tarihler 12 Kasım’ı gösterdiğinde Aydın Valisi Nazım Paşa, Nazilli yakınlarında bir köyde Osman Bey ve oğlu Mehmet Bey’in Çakırcalı tarafından kaçırıldığını öğrendi. Bu durum karşısında Çakırcalı bu iki rehin için 3000 lira istemekteydi. Fidyenin teslimi için de Mehmet Bey’i serbest bıraktı. Pusulayı ele geçiren takip birliği gerek halka ve gerek de Mehmet beye türlü zulümler ederek Çakırcalı’nın çok sarp ve kayalık bir bölge olan Sarıkız civarında olduğunu öğrendiler ve 16 Kasım’da Çakırcalı’nın takibi bu bölgede başladı. Yapılan çatışmalar gece gündüz devam etmekteydi.  17 Kasım’ı 18 Kasım’a bağlayan gece Karıncalı Dağ’da devam eden çatışmada iki taraftan da pek çok kayıp yaşanmıştı fakat bir kurşun da Çakırcalı’nın sol kolunun altından bedenine saplanmıştı.

Olay bittikten sonra bölgede aramaya devam eden jandarma birliği, iki eli bileğinden kesilmiş, kafası boynundan kesilmiş ve göğüs derisi yüzülmüş bir ceset buldular ve bu cesede ait bu parçalar bölgede bulunamadı.

18 Kasım sabahı çekilen telgrafta bu cesedin Çakırcalı Mehmet’e ait olduğu bildirildi. Bölgeye gelen Vali Nazım Paşa ise iyice emin olmak için cesedin kesin olarak teşhis edilmesi gerektiğini düşünmekteydi. Efe’nin karısı Iraz’ın da teşhisi ile birlikte Çakırcalı Mehmet Efe’nin kesin olarak öldürüldüğü doğrulanmış oldu ve Vilayet resmi duyurusunu yaptı.

13 Aralık günü gıyabında düzenlenen Divan-ı Harb ile idamı ve cesedinin teşhiri cezasına çaptırılan Çakırcalı Mehmet Efe Nazilli Hükümet Konağı önünde ibret-i âlem için ayaklarından bağlanarak baş aşağı şekilde teşhir edildi. Daha sonra cesedi şehir dışında bir çukura gömüldü. Son olarak 35 sene sonra Çakırcalının kemikleri o mezardan çıkarttırılarak Ödemiş Kayaköy’deki aile kabristanlığına defnedildi.

Gerek doğru gerek yanlış pek çok karar verdi, devletin hukuka uygun yapmadığı her işte kendi hukukunu işletti. Zenginden aldı, fakire, yoksula, garibana yardım etti. 1000’lerce kişinin ölümünden bizzat sorumlu oldu. 15 yıl boyunca Ege dağlarını kana buladı, koskoca imparatorluğu yeri geldi parmağında oynattı. Çakırcalı öldüğünde Ege’de eşkıyalar da eşkıyalık da bitmeyecekti. Çakırcalı ne ilk ne de sondu. O yaşadığı dönemlerde Dağların Kralı idi. Ölümünden yıllar sonra bile ona Rahmetli Büyük Efe derlerdi. O derece saygı görüldü ve hatırlandı. Ruhu Şad Olsun.

 

Etiketler : çakırcalı mehmet efe çakırcalı efe zeybek efe türk tarihi çakırcalı mehmet
İbrahim Avcı
İbrahim Avcı

12 yıldır içerisinde bulunduğum sektördeki hizmet verdiğim ana konular; Marka Yönetimi, Pazarlama, Reklamcılık, Dijital Medya ve Dijital Dönüşüm'dür. Sektörde değişim arzulayan ve hizmet almak isteyen firmalar ve girişimler benimle irtibata geçebilirler.

Beğendim
Bayıldım
Komik Bu!
Beğenmedim!
Üzgünüm
Sinirlendim
Bu içeriğe zaten oy verdiniz.

Yorumlar