1 yıl önce
Efe sözcüğü TDK sözlüklerine göre, 1. Olarak Batı Anadolu’da yaşayan köy yiğidi, Zeybek, 2. Olarak Ağabey, 3. Olarak Kabadayı 4. Olarak ise Kaptan anlamına geldiğini belirtir. Bu kısmen doğru bir tanımlama olsa da Zeybek topluluğunun başı anlamına da geldiği için eksik bir tanımlamadır.
Efe, kendi kurumu içerisinde aslında bir Zeybektir. Fakat unutulmamalıdır ki EFE, Zeybek olmasının yanında, beraberindeki Zeybek topluluğunun Lideridir. Yani bir zeybek grubunun sadece bir tane EFE’si olur. Sözlüklerdeki eksik aktarımdan dolayı bunun Zeybek ve Efe sözcükleri aynı anlam için kullanılsa da aslında yanlış kullanılmaktadır.
Sevan Nişanyan, Efe sözcüğünün Yunancadan geldiğini iddia etmekte, Halikarnas Balıkçısı’da sakalını tıraş edecek çağa gelmiş erkek şeklinde açıklamaktadır. Fakat Eski Türkçede “APA” “EPE” sözcüklerinin Batı Anadolu’nun hemen hemen her yerinde bunun yanında Tokat, Amasya, Sivas Tokat gibi illerde de Ağa – Patron – Ağabey – Baba – Dede gibi anlamlara gelen şeklinde kullanıldığı bilinmektedir. Türkçede “P – F” “B-V” değişkenliği oldukça fazla görülmektedir. Bu anlamda bakıldığında EPE – EFE dönüşümü oldukça olağandır. Efelenmek, Efelik, Efeleniş, Efeleşmek gibi Türkçe sözcüklerin olduğu gerçeği de bu sözün Türkçe olduğu gerçeğini ortaya çıkartıyor. Aynı zamanda Batı Anadolu’da pek çok yerleşim yerinde ağabey anlamında hala kullanılmaktadır. Şemsettin Sami’nin yazdığı Kamûs-ı Türki isimli Türkçe Sözlükte "hafif silahlı ve asayişe memur eski bir sınıf asker, Aydın, Hüdavendigâr ahalisi ki "efe" demekle maruf olup, garip kıyafetleri vardır", açıklaması bulunmaktadır. Yörede kadın ağızlı türküleri incelediğimizde kocaları – eşleri için Efem kelimesini kullandıklarını görmekteyiz. Yine bu sözcüğün etimolojisinde daha derine inmek isteyenler, Gazimihal’ı Bedros Efendi ve Kutsi Makal’ın araştırmalarını inceleyebilirler.
Özetlersek bu sözcük bu alanda araştırma yapan pek çok akademisyenin de belirttiği gibi Türkçe bir sözcüktür. Kurum yapısı içerisinde Zeybek topluluğunun başındaki kişi, lideri anlamına gelmektedir. Ve Ege köylerinde hala Ağabey anlamında söylenmektedir.
Zeybekliğin kökeni birçok araştırmacı tarafından incelenmiş olmasına rağmen halen ortak bir sonuca ulaşılamamıştır. Kimi araştırmacılar etimolojik incelemelerine dayanarak “zeybek” sözünün ele avuca sığmayan, çevik anlamında “SAYPAK – SAYBAK – ZAYPAK – ZAYBAK” kelimesinden ortaya çıktığını, kimileri Grekçe “Zeus, Bekos” kelimelerinin birleşmesinden meydana geldiğini söyleyerek başka uygarlıklardan kalma bir gelenek olduğunu iddia ederler. Bazı araştırmacılar Orta Asya kökenli olduğunu öne sürerler.
Türk Dil Kurumu’na göre ise 1. Olarak Batı Anadolu Efesi 2. Olarak da Ege Yöresine Ait Bir Müzik Türü şeklinde bir açıklama bulunmaktadır. Yine kurum yapısına göre incelediğimizde ilk tanımlamanın doğru bir ifade içermediği anlamını çıkartmak oldukça olasıdır.
Bir Zeybek grubundaki zeybekler hiyerarşi bakımından güç dengesinin ikinci basamağındadır. Efe sözcüğünde de belirttiğimiz gibi bir eşkıya topluğunda Efe bu topluluğun lideridir. Efe’nin ilk adamları ise Zeybeklerdir. Zeybekler aynı zamanda kendilerine bağlı olan kızanları yetiştirmek, onları birer savaşçı haline getirmekten sorumlulardır. Aynı zamanda bir zeybek grubunda Efe’nin sağ tarafında oturan ilk zeybek ise Efe’nin Baş Zeybeğidir. Kendisinin yokluğunda çeteye liderlik etme, gerekli kararları alma görevi kendisindedir. Aynı zamanda Efeye bağlı olarak farklı yerlerde farklı isimlerle de çete grubu kurabilir, efe adına eylemler gerçekleştirebilirler.
Müzik bakımından incelediğimizde Geleneksel Türk Müziğinde, güncel Türkiye Haritasının kuzeyinden Kastamonu’dan Ankara’ya oradan da güneye Antalya’ya kadar bir çizgi çizsek, bu çizginin sol tarafından yani batıda kalan tüm müzikal yapı için Zeybek Bölgesi diyebiliriz. Zeybek müziği kendine has çalım tekniği bulunan, kendine ait bir ritim yapısı ve ritim ölçüsü bulunan, genellikle meydan sazı olarak Davul Zurna kullanılan ama incesaz takımı ile de icra edilen bir müzik türüdür. Yörede gelenekte müzik yapanlar için Abdallık geleneğinden gelen icracılar olduğu gibi daha sonraları mübadele sonrasında bu bölgede iskân edilen müzisyenler tarafından da icra edilen bir müzik yapısıdır. Genellikle daha hızlı çalınan yapıya Kıvrak Zeybek, daha yavaş çalınan müzikal yapıya ise ağır zeybek dendiği gerek araştırmacılar gerek akademisyenler gerekse de edvar yazanlar tarafından defalarca belirtilmiştir. Yine bu müzik eşliğinde kendine has kostümü ve figür yapısıyla icra edilen dans türüne de Zeybek denmektedir. Ki günümüzde bu dansı incelediğimizde gerek müziği ile gerekse yapılan figürleri ile yiğitlik, mertlik, cesaret sembolü olarak gösterilmekte, Türk Kurtuluş Savaşına katılan isimlerden dolayı da kahramanlık göstergesi olarak da kabul edilmektedir. Yöre kültürünün en belirgin dışa vurularının en önemlisidir. Burada kültürü tabi ki sınırlandırmak da yanlış olur, bugün Yunanistan’da oynanan ve çalınan Zeybekikos türünün de bizim bildiğimiz Zeybek’ten pek bir farklı yoktur. Neticede kültüre sınır koyamazsınız. Kültür hem yaşadığı çağ içerisinde hem de gelişen ve yer değiştiren halklar sayesinde farklı coğrafyalara da taşınmıştır.
Bu kurumun, Zeybeklik kurumunun tarihçesini yine başka bir video çeker orada değerlendiririz. Çünkü o zaman kelime anlamı olarak değil, tarihçe olarak değerlendirmemiz gerekir. O konuda yapılan akademik araştırmaları incelediğimizde, zeybekliğin tarihini Aydınoğluları beyliğine dayandıran var, Orta Asya’dan geldiğini iddia eden var, yine 16. Yüzyıldan itibaren her yüzyılda zeybeklerin ve Efelerin farklı idari ve kurumsal yapıları var. 16. Yüzyıldaki ile 20. Yüzyıldaki zeybekler tabi ki yapı olarak aynı değil. Kuva-i Milliye’ye katılmaları bile aslında idari yapılarını gerektiği zaman değiştirebileceklerini bize gösteriyor. Sorduğun soru başka bir videonun konusu olsun.
Kızan, Zeybek gurubuna yeni giren, eğitim almamış, yeni yetme çete üyelerine verilen isimdir. TDK’ya göre “Silahlı köy delikanlısı” gelen bu sözcük, Zeybeklik kurumunda da yine aynı anlamda da kullanılır. Trakya’da olduğu gibi Ege köylerinde de erkek çocuk olarak da kullanılmaktadır.
Hiyerarşide ise ilk basamaktır. Bir zeybek çetesine girişte eğer bir nam almamışsanız ilk başlayacağınız adım kızan olabilmektir. Yetiştirilmelerinden ve dağ hayatına alışmalarından Zeybekler sorumludur. Belirli bir dönem sonunda özellikle Efe’nin güvenini kazanıp gerek yapılan baskınlarda gerek dağ hayatına alışmalarında sorun görülmezse Baş Zeybekliğe – Baş Kızanlığa kadar yükselebilirler. Bugünkü askeri nizamda da olduğu gibi kızanların Efe ile iletişimleri oldukça sınırlıdır. Evet onu sürekli görüyor olabilirler ama iletişim kurmaları öyle çok kolay olmaz. Çünkü hiyerarşi kurum içerisinde oldukça önemlidir. Hata yaptıklarında ise bizzat Efe tarafından cezalandırılırlar. Bu cezalandırma çetenin kurallarına uymaları gerektiği çok sert biçimde öğretmiş olmaktadır. Tabi ki Efe’nin de kızanlara karşı sorumluluğu vardır. Bizzat onları korumak, kollamak, beslemek de Efe’nin başlıca görevlerindendir. Kendi yemez onlara yedirir, kendi giymez onlara giydirir. Onların silahlarını, giyim kuşamlarını temin eder, maddi olarak besler ve güvenliklerini sağlar.